16. yüzyılda sekülerlik ile ruhanilik öylesine iç içe geçmişti ki, Hıristiyan Avrupa'nın kamu düzeni dönüşmeden hiçbir dini reformasyonun meydana gelmesi ya da böyle bir dönüşümün seküler hükümdarların desteği olmadan kurumsallaşması mümkün değildi. Sözün özü, Hıristiyanların karşı karşıya bulunduğu şey Roma Kilisesi'nin tiranlığı idi. Bu tiranlığı alaşağı etmek için her Hıristiyan elinden geleni yapmalıydı; ancak seküler hükümdarlar bu anlamda ötekilerden daha avantajlı konumdaydı. 16. yüzyılda ...