1815 yılı ekim ayının bir gününde, güneşin batmasına bir saat kala, yaya olarak seyahat eden bir adam Diny kentine giriyordu. O sırada evlerinin önünde oturan ya da pencerelerinden bakan tek tük kent halkı, yeni geleni kuşkulu gözlerle izlediler. Ondan daha sefil görünüşlü birisini görmek neredeyse imkansızdı.
Orta boylu, kalın yapılı ve güçlü bir adamdı. Kırk altı, kırk sekiz yaşlarında vardı. Deri siperli kasketi, güneş ve rüzgardan yanık yüzünün bir kısmını örtüyordu. Küçük bi ...