Dağ köylerinden, obalardan, kasabalardan ikide bir kopup gelir Adanaya ve önümüze, ağıtlar, türküler, destanlar sererdi, buruşuk sarı kâğıtlar üstüne yazılmış... Her getirdiği söz yumağı akıllara durgunluk verirdi. Dehşetli acı, dehşetli güzeldi...
Ağıtlar toplamak, ölümle kavgaya tutuşmak gibi bir şeydi. Yitebilecek olanla, yitenle, ölümle, yok olmakla bir yarışma... Kurtarmak gerekti Çukurova ve Toros doğasının, insanının söz serüvenini... Ona Türküler Müfettişi adını takmıştım.< ...