Hugues Viane, genç ve güzel karısının ölümünden sonra ışıksız, kasvetli, Katolik Brugge şehrine taşınır. İçinden binlerce kanalın geçtiği, yorgun, üçgen çatılı evlerin ve yüksek kulelerin bulunduğu bu şehirde görkemli bir geçmişin yasını tutar. Şehrin gri sokaklarında teselli edilemez bir şekilde yürür. Brugge, onun ıstırap çeken hastalıklı varlığına, saplantılı hikâyesine uygun bir dekordur. Bu yalnız adamın melankolik adımları, onu puslu bir akşam, kaybettiği kadına tuhaf bir şekilde benzeyen ...