“Onu öldürmüşlerdi, konağın en üst kattaki odasında üç ay boyunca tıkırtısı durmak bilmeyen
daktilosunu ayaklarıyla çiğneyerek anısını yok ettiklerini sanmışlardı, yazdığı kâğıtları
yırtmışlar, bahçede bir ateş yakıp hepsini içine atmışlardı; ama tıpkı insanın bedenine yerleşip
de, tam hastalığın kökü kazındı sanırken geri dönen bir virüs gibi, Jacinto Solana’nın kaçak
sözleri, bitip tükenmez yazısı da yirmi iki yıl sonra yeniden ortaya çıkıyordu, hem de
Minaya’nın tahmi ...