´Annem, ah annem, kırılgan nar tanelerine benzetirdi beni. Nar şerbetine. Düğününe, onun düğünü de öyleydi, binlerce nar tanesi doluvermişti meydana. Gece vaktiydi. Geceye meydan okumaydı. Söylenenlere göre -ki bu hiçbir zaman tam olarak bilinmeyecek- babam, annemin başına kötü işler açan bir yanaşmayı öldürüp bir yerlere gömmüş. Herkesin bildiği bu gerçek, ortak bir sırra dönüşmüş, kısa süre içinde. Gerçi kimsenin kimseden bir saklısının olmasına gerek yokmuş, ama böyle olmuş yine de. Ne tuhaf. ...