Türk Mutfağı’nda, tasavvufun izleriyle ilk karşılaşmamız 12 yüzyılda Arslan Baba’nın Ahmet Yesevi’ye ulaştırdığı hurma ile başlar, 13 yüzyılda Yunus Emre’nin alıç hikâyesi ile yürür. Aynı dönemde Hz. Mevlana’nın Allah’a ulaşma yolundaki cehdini yemek sembolleri üzerinden ifadesiyle devam eder. Hz. Mevlana, eserlerinde yemek ve tasavvufi sembolleri sanki iç içe geçirir, böylece bizlere döneminin yemeklerinin âdeta bir arşivini de bırakmış olur. Ateşbaz-ı Veli, nimetin ve yemeğin yeryüzündeki sefe ...