Varlığın kaybolduğu bu anlarda, bu sonsuz uçuculukta, zevkin içindeki bu saf süzülüşte seni neredeyse affediyorum; bollaşmış çoraplarını, yamulmuş ayakkabılarını, kahvaltıda yaktığın ekmekleri, kırık bir klarnetin tuşlarını anımsatan eksik gömlek düğmelerimi neredeyse affediyorum...
Seni dinlediğimde, senin o pervasız, sakin, hayvansı soluğunu hissettiğimde, sabahın nemini tıraşlı koltuk altlarında soluyarak bedeninin yanında, sonsuza kadar sapasağlam duracağıma ikna oluyorum.
...