Korkunun kendisi kişiye bir ceza olarak yeter mi? Ruhu saran, kemiren bir korkuyla yaşamak nasıl mümkün olabilir? Peki, bir korku, insanı bir köprünün, uçurumun kenarına getirip de "hadi atla" dediğinde, hayattaki yanlışların, hataların yol açtığı bir durum kişiyi yaşamın kendisinden kopartacak bir noktaya getirdiğinde gerçekte iç dünyada neler olup bitiyor? Zweig'ın novellasındaki "Korku" belki de bu durumlardan birine işaret ederken, burada bu duygu tam anlamıyla ete kemiğe bürünür ve bu hissi ...