Yangından sağ çıkan kalpler tıpkı bir kor gibi hâlâ yanıyordu. Acının içine kusulan zehir o kadar kuvvetliydi ki, mürekkebin kabzasına doldurulmuş kan ile temiz sayfaya işlenen kızıl kelimelerin damarlarını oluşturuyordu. Yanlış bir toprağa ekilmiş bir çiçek, toprağın altında ağlıyordu. Ben o çiçektim, ağlıyordum. Zayıf nabız sesini duyuyordum.
Avuçlarına dudaklarımı bastırıyorum bir adamın; onlar o adamın avuçlarını öptüğümü sanıyorlar. Hayır, ben o avucun içindeki yaşamı suluyorum. Bir a ...