“Ona göre hayatına giren herkes tıpkı nesneler gibi ikiye ayrılıyordu: Yaşamına hizmet edenler ve etmeyenler... Karşısına çıkan hiçbir insanın varlığına hizmet etmek dışında bir anlamı yoktu. Onlardan nefret etmiyordu, öfke duymuyordu, onları seviyor ya da sevmiyor da değildi, sadece ihtiyaç duyuyordu. İşte bu olağanlaştırma –belki de buna iyileşme demek daha doğru– öldürmenin olağanüstülüğünü ortadan kaldırıyordu.” Kimsesiz değil ama yaban ve yapayalnız bir tetikçinin; insan kaçakçılarının sını ...