Bir öykü kitabına, dünyanın en eski metropolünün kaç rengi, kaç semti, kaç devri, kaç duygusu sığabilir? Güvercin ve martıları, sokak satıcılarını, günbatımını, başka diyarlardan göçüp gelmiş insanları bir şehre ait yapan nedir? Bir kentin insanları, hayvanları, suları, evleri yan yana yaşadıkça birbirine benzer mi? Yoksa İstanbul'un sırrı, bütün bunlara bir diğerine benzemeden bir arada yaşayabilme olanağı sunması mıdır?
Hacısı, amelesi, Rum'u, Ermeni'si, tulumbacısı, meczubu, katili ...