suskun oğullarını ateşte sınayıp, upuzun
sebepler topluyorlardı, tanıdık
yitik kurşun hedeflerden
yol çizdik dövmeli alınlarına
şaşırıp geri dönmesinler dedik!
arada kır saçlarını çalı dibi yapıp
ağlaşan kadınlardı, adlarını
kocalarını sorduk, bilemediler
gözlerinden akanın tadını
kirpiklerinden geçirip uzattılar,
tuzluymuş
içtikleri ant gibi dağ oldu yarıldı
yığıldı kaldı önlerindeki peştamalın
zikzak dikişleri gibi ...