Sohrab, kızın başından aşağı doğru kaymaya başlamış saks mavisi örtüsüne, leylak renkli paltosuna ve dizinin altında biten siyah çizmelerine bakıyordu. Ely'nin tedirgin halini, iri gözlerinden alev alev çıkan telaşını, uçuk pembe parlatıcı sürdüğü dudaklarını yiyişini sevmişti. Böyle gülenine, gülümseyenine rastlamamıştı hiç. Her geçen dakikada bilmediği bir yere yaklaştırıyordu onu yüreği. Oysa yorgundu Ely... Herkesten, her şeyden, tüm şehirlerden, trenlerden... Bitkindi maksatsız gitmelerden. ...