Şimdi, körfezin üstüne daha küskün bir ışık düşüyordu.
Tıpkı Zonaro’nun tablolarından birinde gördüğü sıkıntılı ışığa benziyordu. Birden, o ışığı tabloda gördüğünde bu kadar kasvetli bulmadığını düşündü Alfredo. Aslında ışığın kendisi değildi sıkıntılı olan, bizim ruh halimizdi etrafımızdaki her şeyi anlamlandıran. O an yakınlardaki başka bir evin terasında dostlarıyla oturmuş, içkisini keyifle yudumlayan biri pekâlâ aynı ışığı büyüleyici, ilham verici, hatta fazlaca romantik bulabilirdi. ...