Genç yazar bir an düşündü. Galiba konuyu anlamıştı. Bu askerler, İstanbulun fethinden önceki bir zamanda yaşıyorlardı. Ya korumakta oldukları şu çocuk kimdi? Etrafındaki onca yetişkin insan kime hizmet ediyordu? Birisi, çocuğun eline yay ve ok veriyor, diğeri hedef tahtasını ayarlıyordu. Çocuk kendinden beklenmeyen bir kuvvetle yayı geriyor, geriyor, bir müddet öyle bekliyordu. Bu arada nefesler tutuluyordu. Duyulur duyulmaz bir sesle Bismillah! diyen çocuk büyük bir hışımla fırlatıyordu oku. Ok ...