“Ah, o mukaddes oda! Ah o mübarek bizim pencereler. Üç seneden beri karşıdan bu odaya bakar, zevk alırken şimdi bizzat odaya girmeyi başardım. Lakin ne çare, evvelki saadet daha büyüktü. Çünkü karşıda hayali istediğim gibi eder, hangi taraf ruhumun zevk alışını artırırsa o şekilde tahayyül ve tasavvur ederdim.
Lakin şimdi o saadet geçti. Şu anki duruma bağlılığa mecburiyet gerekti. Durum da fena! Arada bir beyle karşı karşıya ağlamaktan başka bir şey yok.
Bari ağlamak da birbirimizin ...