“İri çınarların, iri servilerin süslediği sahili gösteren kayıkçı, ‘Buraları görüyor musunuz?’ diyor, ‘Eskiden burada kahveler, tiyatrolar vardı, Abdi oynardı, Kel Hasan oynardı. Buraları tıklım tıklım dolardı. Yalnız orası değil, bu derenin üstü de kayıktan görünmezdi. Kel Hasan’ın sahneye çıkacağını beliğ eden davul gürültüsü duyuldu mu yalnız içerdekiler değil, kayıklardaki insanlar da gülmeye başlarlardı.’”
Suat Derviş bu sefer roman ya da öyküleriyle değil, hayalden hakikate yö ...