Çal çoban çal!.. Bu yüksek dağlar, bu geniş ovalar, bu şarkılar söyleyen dereler, bu öten ormanlar, bu yer, bu gök; senin, hep senin, sonsuza dek senindir. “Çal Çoban Çal”, ülkesi işgal edilen bir milletin kalbinin derinliklerinden yükselen bir feryat. Süleyman Nazif’in baskı ve zorbalığa hiçbir zaman boyun eğmemiş kalemi, bu feryada tercüman oluyor. Mondros Ateşkesi sonrası Anadolu’da dalga dalga yayılan işgaller karşısında kâh Ankara Savaşı’nda Timur’a esir düşen Yıldırım Bâyezid’e uzanıp tar ...