“İşte ben böyleyken aradı ve nasılsın diye sordu. İyiyim, dedim. İyi olduğuna çok sevindim, dedi. Oysa iyi değildim. Özlüyordum. Onu ve kendimi. Ayak başparmağı diğer parmağından kısaydı ve ayaklarını beğenmezdi. Kapalı ayakkabılar giyerdi sürekli. Beğenmediği yerinden öperdim. Hayır, öyle kendini iyi hissetsin filan diye değil. Her şeyin bu kadar basmakalıp olduğu bir dünyada onun güzel nişanıydı ayakları. Gerçekten severdim. İstedim ki o da beni böyle sevsin. Kamburumdan öpsün beni. Biraz dik ...