"O, Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş,
bir deri bir kemik kalmış bu Türk askeri ağlıyordu. Ona sordu:
‘Asker ağlamaz arkadaş, sen niye ağlıyorsun?' Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi.
Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki komutanını çelik yay gibi selamladı.‘Söyle niçin ağlıyorsun?'
İç Anadolu'nun yanık yürekli çocuğu içini çekti:
‘Düşman memleketi bastı ...